2023 / SEÇİMLERİ NİÇİN ÖNEMLİ (3) | 2023 / SEÇİMLERİ NİÇİN ÖNEMLİ (3)

2023 / SEÇİMLERİ NİÇİN ÖNEMLİ (3)

2023 / SEÇİMLERİ NİÇİN ÖNEMLİ (3)

 

     “BİZİM CHP ONA BİR DEĞİL,

        KIRK TANE KULP TAKAR!.”

 

      Eski Gençlik ve Spor Bakanımız ve önceki dönemler  Samsun, halen İstanbul Milletvekili Sayın Akif Çağatay Kılıç’ın dedesi, merhum İlyas Kılıç, beş dönem (1961-1980) Samsun’dan milletvekilliği yapmış, bir çok güzel meziyeti olan duayen bir siyasetçiydi. Allah rahmet eylesin.

   Yıllarca CHP içerisinde aktif siyaset yaptığı için bu zihniyetin MR’nı da tomografisini de en iyi çekebilen kimliğe sahip birisiydi.

    Zaman zaman beni meclisteki odamda ziyaret eder, uzun uzun kendisiyle musahabede bulunur, Engin tecrübe ve mütalalarından müstefid olurdum.

     Bilahere ben de emekli olunca birbirimize daha fazla zaman ayırma imkanımız olurdu. Gerek kendileri ve gerekse eşleri merhume Leman Hanım teyze çok saygın kişiler olup, ailece birbirimize gidip gelişlerimiz olmuştu.

   Bir gün CHP ile alakalı analizde bulunurken bana bir anekdot anlattı.

    Malum 1974/ yılında kurulan CHP- MSP Koalisyonu döneminde Dışişleri Bakanlığı  yapan CHP Kocaeli Mv. merhum Prof. Dr. Turan Güneş, aynı zamanda çok nüktedan birisidir de.

    Seçim  döneminde Kandıra İlçesinin bir köyüne ziyarete gider. Köylüler saygı, ihtiram, sevgi ve muhabbetle sayın bakana hoş geldin der, kahvede sohbet ederlerken, tabii kahveci olması gereken nezaket ve saygıyla ;

   “ Sayın Bakanım! Çay kahve ne emredersiniz?” diye sual edince, sayın bakan da ;” Bir kahvenizi içeyim.” diye mukabelede bulunmuş.

   Çaycı ocağa geçmiş, kahveyi cezveye koymuş, güzelce kaynatmış. Yalnız ortada bir terslik var. Kahve güzel, cezve güzel, kahvenin köpüğü de kokusu da enfes ama bir şey eksik, fincan yok.

    Garibimin fincanları kırılmış, kala kala bir fincanı kalmış, ne var ki onun da kulpu kırık. Yahu ne yapsın garip kahveci, kırık kulplu fincanla kahveyi verse olmaz, çay bardağına koysa yakışık almaz. Ne yapıp edeyim derken, ben yine de kulpu kırık fincanla bakan beyin kahvesini götüreyim, bir mazerette uydururum diye düşünmüş.

    Derin siyasi sohbete dalan Turan Güneş Beye kahveyi takdim ederken bir taraftan da, mazeretleri sıralayarak;

   “ Sayın Bakanım özür diliyorum, yakın zamanda şehre inemedim, çocuklar fincanları kırmış, hatta bunun da kulpunu kırmışlar, kusura bakmayınız efendim.” deyince, sayın bakan o esprili ve nükteci edasıyla, ancak, mensubu olduğu CHP’nin de ruh dünyasını tanımlayacak bir ifadeyle;

   “ Üzülme evladım, bu fincanı Kocaeli’nde bizim CHP’ye, olmadı  kumkuma kazanı gibi kaynayan genel merkezimize  götür, anında ona kırk tane kulp takarlar.” diye cevap verir.

    Evet,  bunu bana kendisi de vaktiyle bir CHP’li hem de duayen ve beş dönem milletvekilliğini yapan merhum İlyas Kılıç Bey anlattı, tabii Turan Güneş’ten menkul olarak.

   Allah onların da tüm ölenlerimizin de taksiratlarını affeylesin.

   Yapılan bunca hizmet ve başarılı devrim niteliğindeki hizmetlerin her birerine birer de kulp takıp tarizde bulunan bugünki ve dünkü CHP’yi anlamak ve anlatmak bakımından merhum Turan Güneş Hocanın bu nüktesi çok önemlidir.

   Yanılmıyorsam merhum Necip Fazıl’ın sözüdür;

   “ CHP, kalaysız bakır sahana benzer. İçine hangi gıdayı koyarsanız koyunuz onu zehirler, o gıdayı siz de yerseniz zehirlenirsiniz.”

    Bazı akıllı dostlar; bizler iyi insanlar olarak CHP içerisinde veya onun da içinde olduğu ittifakta yer alalım ki, CHP’ de iyiler vesilesiyle düzelsin.

     Bunun asla mümkün olmadığını, sizin CHP ‘yi dönüştürmenizin mümteni ( imkansız) olduğunu aklınızdan çıkarmamanız gerekir.     Bu partinin, yüz elli yıllık batıcılık projesinin bir tezahürü olduğunu, hiç bir surette milli ve yerli duruşu olamayacağını, ancak bir müddet sonra siz de onlar gibi olmaya başlayacağınızı, katılım sağlayan bazı arkadaşların uğradıkları erozyonlarda bittecrube görmekteyiz. Adeta hepsi asimile oldular.

    Görmüyor musunuz Saadet Partisinin hali pür melalini?  Kılıçtaroğlu’nun neredeyse evliya olduğunu ilan  edecekler. Öyle ya, Mücahitlik rütbesine kadar yücelttikleri, merhum Erbakan hocamıza has kullandıkları bu sloganı belki onun ölümünden sonra ilk defa Kılıçdaroğlu’na kullanma başarısını gösterdiklerine göre, neler olmaz ki?

    CHP’nin yanında yöresinde yer alan kendilerini muhafazakar, milliyetçi ve hatta dindar diye tanımlayanlar için söylenebilecek en güzel söz, yine Merhum Erbakan Hocamızın kullandığı meşhur o tabirdir.

    Hiç unutmam, vaktiyle AP’den milletvekili seçilen ilahiyatçı, müftü, vaiz gibi ünvanlar sahip eşhas-ı kirama ki, (Allah her birerinin taksiratını affeylesin ve rahmet eylesin.)

   Sivas Mv. Enver Akova, Denizli Mv. Sami Aslan, İstanbul Mv. Kemal Kaçar, Osman Demirci v.s.lere dediği söz çok manidardı ;

   “ Siz yahudi dükkanındaki, müşteriyi aldatmak için asılı duran besmele levhası gibisiniz. Gafil müslümanları aldatıp, bak dükkanının kapı üstünde besmele bile var diye müşteriyi cezbeden yahudinin oyuncağısınız. “

    Kimse kendini aldatmaya kalkmasın.

    Helalleşme talebiyle Kılıçdaroğlu değişti diyenler, şu an dahi ne tür tehlikeli badirelerde yüzdüğünü görmezler mi? Adamın baş örtüsü hakkındaki kanaatinin değiştiğini, onun artık bir metrelik bez parçası olmadığına  dair düşüncelerinin berraklaştığını, tevbe-i nasuha  yöneldiğini kim iddia ve ispat edebilir?

    Her şey ortada. Erbakan’a ve davasına en büyük düşmanlık ve kini besleyen bu adam değilmiydi?    Seksen küsür yaşındaki Hocamızın cezaevine gitmesi için imza atan, affedilmesine karşı çıkan, her hayırlı kanunu Anayasa Mahkemesine iptal için taşıyan bu zihniyetin, hayır namına bu millete bugüne kadar verdiği tek bir hayırlı hizmet olmadığı gibi, bundan sonra da vermesi mümkün değildir. Çünkü kendileri de itiraf ediyorlar.

    (1+6) ‘lı masanın bir maşa ve proje olduğunu bizzat bir konuşmasında Sayın Akşener, “ merd-i kıptı şecaat arzederken, sirkatin izhar edermiş!” kabilinden

itirafta bulunup, “ ..biz cumhur ittifakı gibi duygusal nedenlerle bir araya gelmiş değiliz. Biz bir proje olarak geliyoruz..” mealinde tam da hakikatı ifade etmiştir.

    Ben özellikle (1+6) tanımını kullandım. Çünkü o oluşumun merkezi, öznesi, 50- yıldır ABD ve batının başımıza bela ettiği PKK ve türevi olan yapılarla, meclisteki temsilcisi olan HDP’tir.

      Tabiatıyla bu milletin, kuruluşundan itibaren düşmanı olan bir terör örgütünün içinde yer aldığı ve maalesef adına da Millet İttifakı  denilen bu yapının millet ve devlet düşmanlarıyla olması, Afrikalı siyahi bir hanıma “ GÜLBEYAZ” adını vermekle beyaz olmayacağı gibi, bunlara da Millet İttifakı demenin, işin öznesi olan millet düşmanlarıyla aynı safta bulunması onları millet ve milli yapmaz.

      Dikkat buyurunuz hiç bir ortağın;

   Fetöcu,  PKK’lı, KCK’lı, Kavala’lı ve aklınıza gelebilecek nice  belalı hiç bir teröristin affedilmeyeceğine dair bir rezervi yoktur. Ne Babacan, ne Davudoğlu, ne Karamollaoğlu, ne Akşener ve ne de Kılıçtaroğlu’ndan  bu istikamette bir beyan duymadınız.

   Bilakis Kandildeki teröristlerden, Pensilvanya’daki terörist başına kadar her birerinin bu konudaki talimatları ve aldıkları emirler doğrultusunda hareket ediyorlar.

    Çok açık olarak söylüyorum;

 14/ Mayıs/2023 seçimleri,

     ya ABD’li RİFKİN’in, yani doğrudan ABD’nin yönetimine ya da yirmi yıldır iç ve dış ihanet şebekeleriyle mücadele ederek yerli ve milli bir duşun savaşını verenlerin kazanması söz konusu olan bir seçimdir.

   Karar aziz milletindir.

  Yüz yıl sonra ya ABD MANDASI,

   Ya da hür, bağımsız ve güçlü

 YERLİ VE MİLLİ DEVLET OLMA DAVASI KAZANACAK!

   Selam ve dualarımla…..( devam edecek)

 

                19.03.2023

            Musa UZUNKAYA