İLAHİYATLAR MESELESİ HEP GÜNDEMDE OLMA ÖZELLİĞİNİ KORUMAKTADIR | İLAHİYATLAR MESELESİ HEP GÜNDEMDE OLMA ÖZELLİĞİNİ KORUMAKTADIR

İLAHİYATLAR MESELESİ HEP GÜNDEMDE OLMA ÖZELLİĞİNİ KORUMAKTADIR

 İLAHİYATLAR MESELESİ HEP GÜNDEMDE OLMA ÖZELLİĞİNİ KORUMAKTADIR

     Şimdi tercih zamanı. İlahiyat fakülteleri öğrencilerini beklemektedir. Lütfen okumalarımızı düzgün yapalım. Bu okulların bazılarından bizlerin de mezun olduğunu hatırımızda tutalım. Öyle Ülkemizdeki ilahiyat mezun sayısının da özellikle kasıtlı olarak artırıldığını unutmayalım. BUGÜN DİYANET TEŞKİLATI PERSONEL SAYISI, 130 BİN rakamına ulaşmıştır. Hadi bir o kadar da serbest hayatta ve de öğretmen kadrosunda olsun. Son zamanlarda hocalara yapılan saldırıların asıl amacının ne olduğunu söylememize gerek yoktur. O halde safları sıklaştıralım. Birliğimizi, dirliğimizi, beraberliğimizi koruyalım.

      Kimileri tarafından acımasızca eleştirilen, kurumlardır. Hem öğrencisi hem öğretim görevlisi hem müfredatı hem eğitim şekli, sürekli eleştirilir. Hiçbir kesimi memnun edemezsiniz. Bir kısmını beğenenler, başka bir kısmını yerden yere vurmaktadırlar. Yüksek öğrenim kurumlarında bu okullar kadar eleştirilen başka bir yüksek okul yoktur. LAİK kesim bu eğitimi gereksiz görür. Bizim insanımız ise yetersiz görür. İşe olumsuz tarafından bakacağı için, mutlaka eleştirecek bir yan bulur. Olmadı karşı mahallenin attığı okların hedefi olmaktan uzak duramaz. Onlardan etkilenerek mahalle baskısı neticesi, bu okul mezunlarının sayısının abartılı olarak ifade eder. Çünkü, referans karşı mahalledir. Öyle ya onlar bu işi doğru biliyorlardır. Aslında farkında olmadan yaptıkları bu analizin en acımasız tarafı, bu okulları ve misyonlarını yıpratmaktan başka bir şeye yaramamaktadır. O eleştiren arkadaşlar da böylece mutlu olurlar1

       SAYIN KARAMAN HOCANIN, Sözü ile başlayayım. Çocuklarından zeki ve başarılı olan öğrencileri; İLAHİYATA göndermeyenler, ALLAH katında sorumludurlar... Kısa ve veciz ifade... Bu durumu yapmayan nice ailelerin çocuklarını hangi durumlarda olduğunu biliyoruz. Kimileri memleketine bile gelemiyor, kimileri tutuklu, kimilerinin ne olduğu meçhul... Bu acımasız eleştirileri bu okullara yaptığınız kadar, acaba fetönün bu gençlere yaptığı zulmü, ihaneti, aldanılmışlığını, harcanmayı anlattınız mı? İlahiyatları eleştirirken harcadığınız enerjiyi, fetö okullarını eleştirmek adına harcadınız mı? Benimki de merak işte... Eleştirdiğiniz ve yerden yere vurduğunuz bu okullardan mezun olan arkadaşlarınızın hemen yanı başında oturduğunu unuttunuz mu?

      Ben öğretmenlik yıllarımda; bu konuya önem veren birisi idim. ALLAH şahittir... Bir defasında; sene başında bir sınıfta bir tane ilahiyat seçmek istiyorum diyen öğrenci yok iken; O sınıftan sene sonu, 17 öğrencinin ilahiyata teşvik etmiştim ve kazanarak okumalarına sebep olmuştum. O öğrenci kardeşlerimiz; O sene, kazanmış, okulunu bitirmiş, göreve başlamış; hayatlarını devam ettirmektedirler. Öyle bir yönlendiricilik yapmış, bir insan olarak, gurur duyuyorum. Şu anda, öğrencilerimin de duasını alıyorum... Özellikle bayan öğrenciler için bulunmaz fırsattır. Kuran Kursu öğretmenliği, eğitmenlik, danışmanlık... Ülke nüfusunun yarısı bayandır. Unutmayalım. Kadın dayanışması olmayan bir hareket ne kadar başarılı olabilir? En az üç adet Okul birincilerini İLAHİYATA TEŞVİK etmiş, yönlendirmiş, biri olarak konuşuyorum... Allaha şükrediyorum. İçlerinden değişik meslekleri seçen bayan öğrencilerimizin keşke hocam biz de sizi dinleseydik dediklerine şahit olmuş birisiyim.

      Her evden bir ilahiyatçının olması gerektiğine inanıyorum... Bugün Ülkemizdeki İLAHİYAT FAKÜLTESİ sayısı, Yüze yaklaşmıştır... Alınan öğrenci sayısı; her yıl en fazla 18- 20 bin civarındadır. Hayırlı hizmetler yapmak nasip eylesin... Allah zihinlerini açık; başarılarını daim eylesin... Üniversiteye alınan öğrenci sayısının bir milyon altı yüz bini bulduğu bir ortamda bu kontenjanları abartılı bulmak ta, olaya abartılı bir şeklide yaklaşmaktır.

1998 yılında 28 Şubat sürecinde, Ülkemde ilahiyat fakültelerine alınan öğrenci sayısının 550 civarında olduğunu hatırlatayım. Sivas Cumhuriyet İLAHİYAT FAKÜLTESİ, O, YIL 20 ÖĞRENCİ ALDI. BUNUN ÇOĞUNLUĞU BAYAN İDİ. ALINAN PUANLAR İSE; O, ALANDAKİ EN YÜKSEK PUANLAR İDİ. Çünkü benim kızım o yıl o okulu kazananlardan birisi idi. Evet gerçekler acıdır, acıtır...

      Şimdi bu olumsuz değerlendirmeleri yapan arkadaşlara, son sözümdür. Araştırın, öğrenin, Bilgi edinin, sonra değerlendirin... YOKSA, kötü niyetlisinizdir.

Allah sizi kötü niyetinizle baş, başa bıraksın...

BAŞARI DEĞERLENDİRMELERİNİ, ONA GÖRE YAPIN...

      Görecek göz, anlayacak akıl ve düşünecek fikir; bunu göstermektedir. Daha iyi olmasını elbette isteriz... Gelecek yıllar, ona gebedir...

Şöyle geçmişe baktığımız zaman karşılaşacağımız, manzara şu idi. 1980 yılına gelindiği zaman, Tüm ülkede 5 tane Yüksek İslam Enstitüsü, iki adet biri İslami İlimler Fakültesi, biri Ankara İlahiyat fakültesi olmak üzere, yedi adet yüksek okul var idi. İnşallah sayılarda yanılmamışımdır. İstanbul, Konya, Kayseri, Erzurum, Bursa, İslam Enstitüleri Bir o kadar eğitim enstitüsü vardır. Üniversite sayısı ise, 1973 yılında dokuz iken, 19 tane üniversite olmuştur. 1975 Üniversite öğrenci sayısı 262 bindir. Şimdi ise, Türkiye'deki üniversite öğrenci sayısı, 2020-2021 eğitim öğretim yılında 8 milyon 240 bin 997 iken bu rakam yeni akademik yılda 8 milyon 296 bin 959'a yükseldi. Öğrencilerden 7 milyon 616 bin 360'ı devlet, 680 bin 599'u vakıf üniversiteleri ve vakıf meslek yüksekokullarında öğrenimine devam ediyor. Evet hadi oranlayın bakalım. O zaman demek ki o yıllardaki orana göre,Üniversitede okuyan dini tahsil yapan öğrenci oranı nedir? Toplam 270 bin öğrencinin 3000 tanesi dini eğitim veren okullarda okumaktadırlar. Şimdi ise, 8 milyon üç yüz bin üniversite öğrencisinin içerisindeki ilahiyat okuyanların sayısı 32 bin civarındadır. Bunlara hizmet den öğretim görevlisi sayısı ise beş bindir.

     Şimdi dostlarımıza soralım bakalım. Sizin öğrencilik yıllarınızda mı daha fazla dini eğitim yapılan okuldaki öğrenci sayısı fazladır? Yoksa şimdi mi dini eğitim yapan okullardaki öğrenci sayısı fazladır. Bir oranlayın bakalım.

Bir de şöyle bir eleştiri vardır. 1982 yılından itibaren Yüksek İslam Enstitüleri ile ilahiyat fakültelerinin birleştirilmesinin ardından tek çatı altında ve üniversitelerin bünyesinde toplanan yüksek din öğretimi kurumlarının kuruluş amaçları ile program yapıları birbiriyle tam olarak örtüşmemektedir. Zira mevcut programlarda yoğun bir temel İslam bilimleri dersi yer almaktadır. İstihdam alanında Milli Eğitim Bakanlığının önemli bir yer işgal ettiği ve fakülteden mezun olan öğrencilerin ağırlıklı bir kısmının da öğretmenlik istediği düşünüldüğünde program yapısı ile istihdam alanlarının örtüşmediği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Teklifler, Teknik eleştiriler

    Ortaokul ve lise müfredatına göre eğitim verecek bir öğretmenden beklenen, DKAB Programında yer alan öğrenme alanlarına ilişkin bilgileri basit seviyede ve farklı yöntem ve teknikler kullanarak çocuklara aktarmasıdır. Bu ise, alan eğitiminin yanında eğitim bilimleri ve pedagoji ağırlıklı derslerin alınmasını gerekli kılmaktadır. Hali hazırdaki program buna uygun görünmemektedir. Yanı sıra Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde istihdam edilecek personeli yetiştirmek için bir program açılacaksa, o halde bunun da ağırlığını temel İslam bilimlerine ait dersler ve belirli bir kısmını da felsefe ve din bilimleri ile pedagoji oluşturmalıdır. O halde ilahiyat fakültelerinin program yapılarının istihdam alanına göre yapılanmasının sağlanması gerekir. Bu amaçla yeniden bir yapılanmaya gidilerek fakülte içinde farklı alanların ihtiyaçlarını karşılamaya matuf yeni bölümler açılmalı ve alan eğitimine uygun diploma verilmelidir.
İlahiyat fakültelerinin müfredat yapıları toplumun ihtiyaç ve beklentilerine uygun olarak tasarlanmalı ve daha nitelikli hizmet verecek insan kaynağını ortaya çıkarmalıdır. Son dönemde gerek Diyanet İşleri Başkanlığı gerekse Milli Eğitim         Bakanlığı bünyesindeki gelişmeler (DİB için Cami dışı din hizmetleri; MEB için seçmeli din derslerinin uygulamaya konulması) dikkate alındığında, Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyaçlarını karşılamak üzere, ilk ve ortaöğretim DKAB öğretmenliği ile İmam‐Hatip Lisesi Meslek dersleri öğretmenliği bölümü, Diyanet İşleri Başkanlığının ihtiyaçlarını karşılamak üzere de din hizmetleri bölümü ile manevi danışmanlık ve rehberlik bölümü şeklinde bir bölümlere de ayrılabilir. Bu haliyle fakülteye gelen bir öğrenci hazırlık sınıfından sonra ilk iki yıl ortak temel dersleri alırken üçüncü yıl, kabiliyet ve potansiyeline uygun bir alan tercih edebilir. Tercihlerde temel kriter ise, öğrencinin talebiyle birlikte yapılacak bir sınav veya not ortalaması şeklinde değerlendirilebilir. Kriterlerin neye göre konulacağı ayrı bir şekilde ele alınıp tartışılabilir. İstihdam alanları için lisans düzeyinde böyle bir bölümlere ayrılmanın uygun olacağı düşünülürken, lisansüstü seviyede eğitim vermek için ise, mevcut bölümlerin varlığını devam ettirmesi uygun olacaktır. Kaldı ki, fakültelerdeki hali hazırdaki bölümler lisansüstü eğitim alanında bile kabul görmemektedir. Nitekim bölümlerin sosyal bilimler enstitüsü nezdinde anabilim dalına karşılık geldiği düşünüldüğünde bölümleşmenin pratikteki karşılığı sorgulamaya açıktır. Bu teklifi destekliyorum. Sıkıntı ve eleştiriler bitmese bile, çeşitliliği ve kaliteyi yükseltecektir, düşüncesindeyim.
       Bu değerlendirmeleri okuyunca, Bizim kayıt yaptırdığımız yıllarda İslami İlimler Fakültesinin beş yıllık bir eğitim süreci vardı. İlk iki yıl temel eğitim altındaki dersler verildikten sonra üçüncü sınıftan itibaren üç yıl eğitimi olması planlanan bölümlere ayrılıyordu. İslam Hukuku, Tefsir Hadis, İslami Türk edebiyatı, İslam tarihi, Felsefe ve Kelam. Böylece hatırlamış olalım. Kağıt üzerinde bile olsa, düşünce böyle idi.

Sonuçta;

       ALLAH BU CAMİANIN YAR VE YARDIMCISI OLSUN... Tüm gençlerimizin yolu açık, başarıları daim olsun...